Herkese merhabalar, Ben Saati’ne hoş geldiniz. Ben Elif. Bugün, dünyanın dört bir yanında yapılan “Ben Saati Ritüellerini” konuşacağız. Bir nevi global bir Ben Saati turuna çıkacağız. Tükenmişlik sendromu veya kronik yorgunluk yaşayan, hayata küçük molalar vermek isteyen sadece bizler değiliz, hadi gelin dünyanın diğer ucundaki insanlar zihin, beden dengesini nasıl kuruyor kendilerine nasıl vakit ayırıyorlar birlikte inceleyelim. Belki onlardan ilham alıp kendinize ayırdığınız zamanı renklendirmek isteyebilirsiniz.
1.İlk durağımız Japonya: Burada ben saati denince akla gelen en zarif ritüellerden biri, “Chanoyu” yani Japon çay seremonisi. Kökeni 15. yüzyıla kadar dayanıyor. Onlar için bu aktivite sadece bir fincan yeşil çay içmek eylemi değil, bir meditasyon, bir sanat ve bir felsefe.
Bizim bazı influencarlarımızın her sabah içmeye özendirdiği Matcha çayı esasında Japonların bahsettiğim bu seremonide kullandıkları yeşil çayıdır; Japonların bu matchayı hazırlarken ve içerkenki her hareketi bilinçli ve yavaştır. Bambu çırpıcıyla çayın köpürtülmesi, seremoniye katılanları an’a davet eder. Kültürel anlamı şöyleymiş, Japonlar, bu ritüelde sadeliği ve geçiciliği kutlar. Wabi-sabi felsefesiyle de bağlantılıdır bu bahsetmiştim size kusurlarımızı Sevmek isimli bölümde, onlar kusurlu eşyaları tamir eder, kusurlu güzelliği kucaklar. İnfluencarlar özendirdikleri şeyin anlamını bilerek reklamını yapsalar bence daha gerçekçi ve faydalı olur.
Evde bir fincan çay ya da kahveyi yavaşça hazırlayıp, telefonunuzu bir kenara bırakarak sizler de bu anı yaşayabilirsiniz. Japonya’dan ilhamla, küçük bir seremoni yaparak kendinizle baş başa kaldığınız keyifli bir an yaratabilirsiniz!
İkinci durağımız İtalya. Ben gezmeyi çok sevdiğim için ülkelerle ilgili bir şey anlatmak bile beni heyecanlandırıyor. İtalya da “Ben Saati” akşamüstü yapılan passeggiata ile hayat buluyor. Bu, şehir meydanlarında veya sahil boyunca yapılan yavaş, keyifli bir yürüyüş. İtalyanlar, şık kıyafetlerini giyerler, presentable halde arkadaşlarıyla veya yalnız, günün stresini bu akşam yürüyüşünde atar. Amaç, hem sosyalleşmek hem de kendi düşüncelerine dalmak.
Kültürel manası ise, Passeggiata, İtalyanların “la dolce vita” yani tatlı hayat felsefesinin bir yansıması. Anı yaşamak her şeyden önemli!
Sizler de bunu uygulayabilirsiniz, akşamüstü mahallenizde kısa bir yürüyüş yapın mesela. Telefonu cebinizden çıkarmayan, etrafı seyredin. Pandemiden hemen sonra İtalyan öğretmenleri gezdirmiştim İstanbul’da, yürümeyi çok seviyorlardı, asla yorulmuyorlardı. 71 yaşında Cesar’ı gezdirirken ben yorgunluktan bitmiştim, o hala iyi durumdaydı. Yaşamayı çok seviyorlar. Hayata karşı merakları ve heyecanları bana kalırsa onları diri ve zinde tutuyor.
Şimdi de rotamızı Meksika’ya çevirelim:
Burada “ben Saati” genellikle renkli ve biraz da neşeli geçiyor. Meksikalılar, “alebrijes” (renkli heykelcikler) yapımı veya “papel picado” (kâğıt kesme sanatı) gibi el sanatlarıyla kendilerini ifade ediyorlar genelde. Bu aktiviteler, topluluk ruhunu yansıtsa da bireysel yaratıcılığı da besliyor. Renkler ve desenler, Meksika’nın yaşam sevincini simgelediği gibi terapi etkisi de veriyor.
Bir parça renkli kâğıt alın ve basit desenler kesin. Ya da bir deftere renkli kalemlerle doodle yapın. Doodle denilen şey de bizdeki mandala boyamak varya, ona benzer.
Meditasyon ve Yoga denilince aklımıza ilk neresi geliyor? Hindistan geliyor, öyle değil mi? Burada “Ben Saati” genellikle içsel bir yolculuk demek. “Yoga” ve “meditasyon” binlerce yıllık bir geleneğin parçası.
Hindular için meditasyon, zihni sakinleştirip evrenle bir olmayı amaçlar. Günün ilk ışıklarıyla yapılan sabah meditasyonu, özellikle popüler. Hindular ayrıca “Pranayama” nefes egzersizleri yapıyorlar ve sadece 10 dakikada bile bu pranayama nefes egzersizlerini yapmak stresi azaltabiliyor.
Nefes egzersizlerinin bana çok iyi geldiğini defalarca deneyimledim, şiddetli baş ağrısı yaşadığımda, vücudum katılaştığında öğrendiğim nefes teknikleri beni az da olsa rahatlatmıştır. İki sene boyunca her sabah 20 dakikamı öğrendiğim 3 nefes egzersiniz yaparak geçirdim, bir dönem ben saatim buydu benim.
Ben Saatimde ne yapacağımı bilemiyorum, zamanım yok diyenler Sessiz bir köşede, 5 dakikalık bir nefes egzersizi deneyebilir . Bir tane örnek vereyim sizlere.Bu egzersizi uygularken, nefesinizi burnunuzdan alırken 4’e kadar sayın. Sonra tutun, 7’ye kadar sayın ve 8’e kadar sayarken ağzınızdan yavaş yavaş nefesinizi verin. Bunu 7 set halinde yaptığınızda rahatladığınızı ve endişelerinizin azaldığını fark edebilirsiniz.
Beşinci durağımız Güney Kore. Burada “ben saati”, dünyaca ünlü K-beauty cilt bakım ritüelleriyle özdeşleşiyor.
Koreli yıldızların görüntüsü gençleri ne kadar cezbediyor biliyorsunuz. Hatta bizi de cezbediyor.
10 adımlı cilt bakımı rutinleri varmış, yüz maskeleri, masajlar ve aromatik yağlarla hem cilde hem ruha bakım yapılır. Peki neden bunu önemsiyorlar, kültürel olarak nasıl değerlendiriliyor diye sorarsanız, açılayalım; koreliler, cilt bakımını bir öz sevgi pratiği olarak görür. Bu, sadece dış görünüş değil, içsel huzur için de yapılan bir ritüel.
Sizde yorucu bir gün sonunda uyumadan önce bir yüz maskesi uygulayabilirsiniz veya yüzünüze nemlendirici sürerken cildinize nazikçe bir masaj yapabilirsiniz. Koreliler gibi düşünüp cildimize bakarken, kendimizi içten içe sevmeyi hatırlarız hem.
Şimdi kuzeye, Norveç’e gidiyoruz. Norveçliler, doğanın iyileştirici gücüne inanır. Onlara göre kışın bile dışarıda vakit geçirmek, ruhu canlandırır. Bu yüzden doğada olmayı bir “ben saati” ritüeline dönüştürürler.
Mesela Ormanda yürüyüş, göl kenarında kamp ya da sadece bir ağacın altında oturmak. Amaç, doğayla bütünleşmek. Bence en güzel ritüel bu, “Neden topraklanmalıyız?” bölümünde detaylıca anlatmıştım, neye ihtiyacımız varsa doğa da hepsi var. Norveçliler bunu anlamış.
Şimdi Brezilya’ya uzanıyoruz! Brezilya denilince aklımıza karnavallar geliyor. Burada insanlar Ben Saati’ni ” tabii ki müzik ve dansla geçiriyorlar. Samba veya Bossa Nova ritimleriyle kendilerini ifade ediyorlar. Peki neden böyleler? Brezilyalılar için müzik, ruhun ilacı. Evde yalnızken bile bir gitar çalıp şarkı söylemek veya dans etmek, stresi anında yok eder.
Turumuzun son durağı Güney Afrika, Burada “Ben Saati” genellikle hikâye anlatımı ile içsel bir yolculuğa dönüşüyor. Geleneksel olarak, aileler ateş başında toplanır ve masallar paylaşır. Onlara göre, hikâyeler, hem bireysel hem de topluluk bağlarını güçlendirir. Ne tatlı ve samimi bir paylaşım öyle değil mi?
Yazmak duygularımızın dilidir. Sizler de bir defter alın ve gününüzü bir hikâye gibi yazın sevgili dostlar. Ya da çocukluğunuzdan bir anıyı hatırlayıp not edin. Güney Afrika’nın bu geleneği size ilham versin.
Ve turumuz burada sona eriyor! Duyduğunuz üzere her kültür “Ben Saati” ni kendi ruhuna göre yaşıyor. Siz bu ritüellerden hangisini denemek isterdiniz? Sosyal medyada benimle de paylaşın olur mu?
Ben Saati’ini daha fazla dinlemek isterseniz Spotify üzerinden de takip etmeyi unutmayın. Ve ben saatini sevdiklerinizle de paylaşmanız beni çok mutlu eder. Çok sevgiler, selamlar.
https://open.spotify.com/episode/2A0kpdxVGiSeTrIxfkyxqO?si=d65EKn1ZTdOKKtNEXTHeSg